Yoğunluğu zaman içerisinde değişse de, annelerin mahremiyeti/özel alanı çocuk tarafından ihlal edilmektedir. Çocuk sanki bitmek bilmeyecek bir arayıştadır ve buldukları hiçbir zaman yeterli değildir.
Winnicott annenin en derinlerdeki kaynaklarınının çocuk tarafından istila edilmesi ve annenin bu sebeple yaşayabilecekleri hakkında şunları söylüyor:
“İşin kötüsü küçük çocuk tam da annesinin sakladığı şeyi istemektedir. Eğer ortada bir sır varsa mutlaka bulunmalı ve ortaya dökülmelidir. Annenin çantası başına gelenleri bilir.”
“Bana kalırsa bu konu anne babalara, ama özellike annelere sıkıntı veren şeylerle çok yakından ilgili.” (sf. 56)
“Her çağın kendine özgü, değişik gelenekleri vardır ama küçük çocukların annelerin sırlarını sakladıkları yerin merkezini ele geçirme yönündeki olağanüstü güçlü eğilimleri hiç değişmez. Sorulması gereken soru şudur: Bir anne, çocuğu temel bir unsurdan, yani ‘annenin ulaşılabilir olduğu duygusu’ndan yoksun bırakmaksızın kendisini başarıyla savunabilir ve sırlarını saklayabilir mi? Başlangıçta çocuk anneye tamamen sahiptir ve sahip olunmak ile bağımsız olmak arasında annenin ulaşılabilir olabileceği bir orta yol kesinlikle olmalıdır.” (sf. 57)
“Bana kalırsa annelere yaşadıkları acıları ifade etme olanağı vererek yardım edilebilir. Söze dökülemeyen kızgınlık, arkasındaki sevgiyi zehirler.” (sf. 57)
“Kızgınlıklarıyla temas etmelerini sağlamanın annelere yardımcı olduğunu fark ettim. Yardıma ihtiyacı olan kadınlar için annelerin çocuklarından nefret etmelerine yol açan temel sebeplerin bir listesini yapmıştım.” (sf. 58)
(Söz konusu liste Winnicott’un ‘Karşıaktarımda Nefret’ makalesinde bulunuyor, bundan daha sonra bahsedeceğim.).
“Annenin aklında her zaman keskin bir düşünce vardır; eğer başlangıçta bebeğin bakımında başarısız olursa hayatının büyük bir bölümünde bunun bedelini ödeyecektir ama aksine görevini başarıyla yerine getirdiğinde orada minnettarlık beklemesi için bir sebep yoktur.” (sf. 58)
Fotoğraf, Jason Leung, Unsplash.