Gerçek yaşantı ne olursa olsun, o yaşantının bilinçdışında nasıl kaydedildiği değişebilir. Mesela hastalığı nedeniyle annesi uzun süre hastaneye yatan iki yaşındaki küçük bir kız bunu annesinin kendisini sevmediği, o nedenle gittiği şeklinde yorumlayıp kaydedebilir ve yeterince sevilmediği fikri tüm yetişkin hayatı boyunca ona fısıldayabilir. Veya çok çocuklu bir ailede büyümüş, bu nedenle diğerlerinin sözünü kesmediği takdirde farkına varılmayan biri farkına varılmak istediğinde bu davranışını yetişkinliğinde de sürdürebilir.
Bireysel hikayede, gerçekte ne yaşandığından çok kişinin o yaşantıyı nasıl algıladığı önemlidir.
Bunu şu şekilde de düşünebiliriz: Ebeveynlerin nasıl davrandığı çok önemli olsa da, çocuğun bireysel hikayesi söz konusu olduğunda onun bir adım önüne geçecek olan çocuğun bunu nasıl algılayacağı ve kaydedeceğidir.
Bilinçdışına kaydedilenler silinmezler, zihnin bir yerinde varlığını sürdürürler, bazen de beklenmedik anlarda baş gösterirler. Ebeveynlikte de bilinçdışından birçok malzeme bilincin kapısını çalabilir.
Peki bunların farkına varılamaz mı? Elbette varılabilir. Bunun için öncelikle kişinin kendisine dönme, kendisi hakkında düşünme, içeriden gelenlere dikkat kesilme motivasyonunun ve cesaretinin olması önemlidir. Fakat bir zihnin dinamikleri ancak başka bir zihinle fark edilebilir, o nedenle asıl aydınlatıcı olan başka bir zihnin varlığıdır. Bu bir terapist, bir dost, bir akraba, bir grupla konuşma şeklinde olabileceği gibi, bir başka zihinden çıkan bir kitap, bir şarkı, bir film de farkındalık kazandırabilir.
En güzeli de üzerine düşünebilmek için güvenli bir alanın olmasıdır.
Fotoğraf, Caleb Minear, Unsplash