Bu 14 madde boyunca, bir kadının o anne kimliğine, anne kimliği de ona yerleşirken yaşayabileceklerini yine Stern’ü izleyerek ele alacağım.
1.KIZ ÇOCUK OLMAKTAN ANNE OLMAYA GEÇİŞ
Bir bebek gelene kadar kişi kendi annesinin kızıdır ve bu ilişki, iyi ya da kötü, her zaman kimliğin merkezine yakın bir yerde durur. Bir bebekle birlikte, sadece birinin kızı olmak artık geçmiş haline gelir.
Bu büyük değişim, harika bir kazancın yanı sıra derin bir kayıp duygusu da yaşatabilir. Bu nedenle doğumu takiben bir duygu karmaşası yaşanabilir, yeni annenin aynı anda hem mutlu hem de üzgün hissetmesi mümkündür: Bir çocuğu olduğu için mutlu ve ancak geride bıraktıkları için üzgün.
2.DİĞER KADINLARA DÖNMEK
Bebek doğduktan sonra etraftakileri algılama şekli yeni anneyi şaşırtabilir. Kendisini kadın camiası ile daha çok ilgileniyor halde bulabilir. Büyük ihtimalle de erkeklerle daha az ilgileniyor olacaktır. Yeni anne kendi annesi hakkında babasına kıyasla daha çok merak geliştirir.
3.EŞİ FARKLI BİR ŞEKİLDE GÖRMEK
Eşe dair algı değişecektir ve muhtemelen yeni anne kendisini, eşinin onun eşi olmasından çok, bebeğinin babası olması kimliğiyle ilgilenir bulacaktır.
Eşler bu değişimi anlaşılması zor bulabilirler ve cinselliğe karşı azalan ilgi de söz konusu olunca işler zorlaşabilir. Bu durum yeni babaların annelik zihin yapısıyla ilgili olan değişiklikleri ve duyguları öğrenmek için çaba sarf ederlerse önlenebilir.
Eşlerin, birçok yeni anne tarafından paylaşılan doğal ve neredeyse kaçınılmaz bir değişime şahitlik ettiklerini ve bu değişimin özellikle de çocuğun doğumunu takip eden aylarda belirgin olduğunu anlamaları önemlidir.
En azından bir süre için, bakım verme, işbirliği, besleme büyütme ve yaratıcılık ön plana çıkar, seks, saldırganlık, rekabet ile ilgili dinamikler geri plana itilir.
(Kaynak: Bir Annenin Doğuşu)
(Devam edecek.)
Fotoğraf, Jason Leung, Unsplash.