“Fantezileriniz, istekleriniz, korkularınız ve geçmiş hikayenizin karışımından oluşturulmuş çok sayıda hayali bebekler vardır: oyun arkadaşı bebek, hayatınızın aşkı olan bebek, sizin yansımanız olan bebek, kadınlığınız ve yaratıcılığınızın kanıtı olan bebek, sizi bütün bir insana tanımlayan bebek, kaybedilen bir aşığın fantezi bebeği ve benzerleri gibi.”
Bilinçdışında yeni gelen bebeğe ya da çekirdek aileye dair tasarılar, hayaller olabilir. Bunlar daha önceki jenerasyonlardan aktarılan şeyler olabilecekleri gibi, yeni anne-babanın kendi arzularını da taşıyabilirler (az önce verilen örnekler gibi).
“Hayali bebekler dikkat edilmezse ve ileriye taşınırlarsa, sorunlara yol açabilirler ve gerçek çocuğunuzu ya çok ağır ya da uygun olmayan rollere itebilirler.” (sf. 59) Çünkü bir bebeğe bir rol bahşetmek ve ondan o rolü oynamasını beklemek bebeği otantik kendiliğinden uzaklaştırır.
“Zihinsel bir tasarınızın olduğunu fark etmek önemlidir çünkü bir kez farkında olduğunuzda ondan kaçınmaya ya da onu doldurmaya karar verebilirsiniz.” (sf. 59) Dolayısıyla bu durumu bilinçdışından bilinç düzlemine taşımak çok kritiktir.
“Hayal ettiğiniz bebek ve aile, kendini doğrulayan kehanet haline gelir.” (sf. 59) Yani zihindeki bu tasarılar kendini gerçekleştirmek için çeşitli yollar arar ve de bulurlar: Bireyin hikayesini etkilerler.
Bu konuyu yine iki düzlemde düşünebiliriz.
Birincisi yeni gelen bebeğin hikayesi: Acaba yeni anne-babanın yeni gelen bebekle ilgili bilinçdışı tasarıları var mıdır ve varsa bunlar nelerdir?
İkincisi ise yeni anne-babanın bireysel hikayeleri: Acaba yeni anne-baba içine doğdukları ailelerde bilinçdışı tasarılara maruz kalmışlar mıdır (hatta belki hala kalıyorlardır), evetse bunlar nelerdir?
Yarın aynı kitaptan ilerleyecek, bu konuyu biraz örneklendireceğim.
Fotoğraf, Unsplash.