Burada Fraiberg, Adelson ve Shapiro’nun harika makalesi “Bakımevindeki Hayaletler”e (Orijinali: Ghosts in the Nursery) gönderme yapıyorum. Fraiberg burada, bu görülmeyen duyulmayan hayaletlerin anne-babanın ebeveynliğini farkında olunmadan etkileyebildiğini, mesela çocukla derin bir bağ kurmayı engelleyebileceğini ve dolaylı şekilde çocuğun gelişimine dokunabileceğini anlatır.
Bir bebeği büyütürken sadece anne-baba-çocuk ilişkisi rol oynamaz; davranışlar, düşünceler, duygular üst jenerasyonlardan taşınan parçalar tarafından da etkilenir.
Herkesin kendi ailesinden çocuğuna aktarmak istediği şeyler olduğu kadar aktarmak istemediği şeyler de olabilir. Ya da belki bu konu hiç gündemde değildir, kişi kendi içine doğduğu aile ya da kendi kurduğu ailede olanlar hakkında düşünmüyordur, olabilir. Öyle ya da böyle, bazı dinamikler kendisini çeşitli şekillerde çok güzel tekrar ederler ve bazen bizim bundan haberimiz bile olmaz. İşler yolunda gidiyorsa pek sorun çıkmaz ama bazen de bir şeyler insanın ayağına dolanır.
Söz konusu bir şeyi değiştirmek olursa işin içine farkındalığı sokmadan olmaz, çünkü değişim süreci genelde o şeye adını koyabilmekle başlar.