Gelişimle ilgili çok önemli teorileri olan, ünlü gelişim psikoloğu ve psikanalist Erik Erikson şu şekilde devam ederek bu fikrin altını güzelce çiziyor: “İşin aslı, aile bebeği onun tarafından büyütülerek büyütür.”
Bu güzel söz, bebeğin de aileye bir şeyler getirdiğini, kendi mizacıyla orada var olacağını, bebek ve ebeveynler arasında her zaman karşılıklı bir etkileşim olacağını, ebeveynlerin de çok şey öğrenebileceğini, her geçen gün her iki tarafın da birbirinden etkilenerek değişebileceğini, zorlanmaların normal olduğunu, her şey bebek/çocuk için nasıl yeniyse her şeyin ebeveynler için de yeni olduğunu hatırlamak için…
Burada paradoks, bir durumun barındırdığı çelişki anlamında kullanılıyor.
Örneğin, çocuklar bir dönem bir objeye çok bağlanırlar, o obje bir başkası için sadece bir kumaş parçasıyken çocuk için çok önemli bir şeyi temsil eder. Sanki çocuk için o hem dışarıdadır hem de iç dünyasının bir parçasıdır. Burada kritik olan ona ‘sadece bir kumaş parçası’ gibi yaklaşılmaması, durumun olduğu şekliyle kabul edilmesi olacaktır.
Oyun da bir ara alan olmasıyla bir çelişki barındırır: Ne gerçek ne sahtedir. Burada kritik olan da, gerçek olmadığını da hatırlayarak ‘bu sadece bir oyun’ demeden, öyle düşünmeden özgürce saçmalayabilmek olacaktır. Winnicott yaratıcılık ile oyunu çok ilişkilendirir: Yaratıcılık tam olarak bu ara alanın kullanılabilmesiyle alakalıdır. Freud da aynı şekilde, yetişkinlikteki yaratıcılığın çocukluktaki oyunun bir devamı, bir ikamesi olduğunu söyler.
Winnicott’a göre aklı devreye sokup paradoksu çözmek paradoksun değerinin yitirilmesine neden olur.
Bu konu bana şöyle şeyler de çağrıştırıyor:
Örneğin çocuk her gün biraz daha bağımsızlaşırken hem anneden uzak olmak isteyecek hem de uzaklaştıktan kısa bir süre sonra koşarak anneye geri gelecektir. Sanki iki karşıt kuvvet çocuğu çekiyor gibidir. Burada da arada kalma durumunu kabul etmek ve bunu dönüştürmeye çalışmamak önemlidir.
Veya mesela bir ergen hem kendi istediğini yapmak isteyecektir, hem de başkalarının ne dediği onun için çok önem olacaktır, bu da o dönemle birlikte gelen çelişkili bir durumdur. Bunu hemen bir çözüme ulaştırmaya çalışmadan, bu paradoksun yaşatacaklarını yaşayarak, bunları anlamaya çalışarak içinden geçebilmek o ergenin yetişkinlik dönemi için önemli olacaktır.
Ebeveynler de kendilerini çelişki barındıran durumlarda bulunabilirler, örneğin çocuğun hem büyümesini isterken hem de yanlarından hiç gitmemesini isteyebilirler.
Tüm bu gibi durumlarda bir tarafı yok etmeye çalışmak ya da görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmak yerine iki tarafa da kucak açmak, her iki durumda neler yaşandığını gözlemlemek ilerleyebilmek için çok kıymetli bir tutum olacaktır.
Çocuk psikanalisti Erna Furman bu makalesinde, bir çocuğun etkili bir şekilde büyümesi ile ebeveynlerin, özellikle de annenin, çocuğun gelişimindeki ayrılık-terk anlarında orada kalabilme kapasitesi arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.
Ebeveynlerin gerektiğinde var olması çocuğu korur, onun olgunlaşmasını ve ustalaşmasını destekler. Ancak zamanı geldiğinde çocuk anneyi terk edebilmeli, anne de terk edilebilmelidir. Yani anne çocuğunun onu terk etmesine izin verebilmeli, çocuğun artan bağımsızlığının tadını çıkarabilmesi için terk edilmeye katlanabilmelidir. Bu çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için önemli ve gereklidir.
Çocuğun ayrılmanın gelişimsel basamağında ustalaşması için (mesela anaokuluna gitmek için), anne çocuğu özleyebilmeli, kendini gereksiz hissetmeli ve ama çocuk ona döndüğünde hala ulaşılabilir olmalıdır. Çocuğun suçluluk veya korku duymadan geri dönebilmesi önemlidir. Eğer anne orada terk edilmiş şekilde kalmaya tahammül edemezse ve geri çekilirse çocuk öfkelenebilir, kaygılanabilir, korkabilir, suçluluk hissedebilir ya da anneye daha bağımlı hale gelebilir. Bu da çocuğun gelişimine ket vuracaktır.
Furman bu makalesinde sütten kesmeyi de ‘bebeğin anneyi sütten kesmesi’ olarak yorumlar. Yani bebek zamanı geldiğinde, kendi ritmine uygun olacak şekilde artık daha fazla ayrılık tercih ettiğini bildirmekte, yeni tatminler beklemektedir. Annenin buna nasıl tepki verdiği bebeğin gelişim aşamalarındaki tutumunda etkili olacaktır.
Bu bilgiler ışığında, ayrılık basamaklarında yaşanan zorluklar bebek kaynaklı olabileceği gibi, annenin bebeğin kendisinden ayrılıyor oluşu ile ilgili yaşadıklarından kaynaklanabileceği de düşünülebilir.