Category: deney

deney2

Bir sınıftaki öğrencileri bir deney için iki gruba ayırıyorlar. Araştırmanın amacı çocuklara karşı takınılan tavrın onların davranışları, akademik başarıları, kendilik algıları, özgüvenleri üzerinde nasıl bir etkisi olacağını görmek. Deney kapsamında bu iki gruptan bir tanesiyle çok ilgilenirken, bu grubun emekleri övülürken, soruları ne kadar güzel çözdüklerinin altı çizilirken, öğrenciler cesaretlendirilirken diğer grupla bunların hiçbiri yapılmıyor. Deneyin sonunda ilk gruptaki çocukların gerçekten daha başarılı oldukları, kendilerine daha fazla güvendikleri, daha motive oldukları gözlemleniyor.

Bunu ırkçılık üzerinden çalışan Jane Elliott da aynı şekilde bir sınıftaki öğrencileri ikiye ayırıyor. Onun da amacı aynı; önyargıların, çocuklara aktarılanların nasıl etkileri olacağını gözlemlemek. Elliott deneyi göz rengi üzerinden tasarlıyor: Mavi gözlü öğrencilere kahverengi gözlülerden üstün olduklarını, birtakım önceliklere sahip olduklarını söylüyor ve iki grubun birbiriyle çok iletişimde olmamasını ama mavi gözlülerin kahverengi gözlülerin olumsuz özelliklerini belirtebileceklerini söylüyor. Bu tutumların çocuklar üzerindeki etkisi çok kısa süre sonra ortaya çıkıyor: Mavi gözlüler akademik olarak daha başarılı oluyorlar, kendilerine güvenleri daha yüksek oluyor ve kahverengi gözlülere zorbalık etmeye başlıyorlar.
İşin ilginç yanı, sonra bu iki grubun rolleri değiştirildiğinde yine aynı şeyler görülüyor: Bu sefer kahverengi gözlülerin akademik başarılarında, özgüvenlerinde ve zorbalık davranışlarında artış oluyor.

Kişinin davranışı, kendisi ve ötekiyle ilgili algısı içinde bulunduğu ortamdan, ona söylenenlerden çok etkilenir.
Bu deney bilinçli yapılan bir çalışma ve çok çarpıcı sonuçları var. Peki bilinçli olarak ya da olmayarak çocuklara neler aktarılıyor, neler söyleniyor acaba?

Bu deney çocuklarla yapılmış ancak bunların insan doğasına dair olduğunu düşünecek olursak, anne-babalarla ilgili de benzer şeyleri düşünebilir ve şu önemli soruları sorabiliriz: Zaten zor bir deneyimden geçen anne-babalara etraftan neler söyleniyor, anne-babalar nasıl önyargılarla karşılaşıyor, etraftakilerin gözünde hangi rollere sokuluyorlar acaba?

Fotoğraf, Alexander Ant, Unsplash.

deney1

Harry Harlow 20. yüzyılın ortalarında deneylerini maymunlarla tasarlayan, anneden ayrılma, bebeğin ihtiyaçları, sosyal izolasyon vb. konuları üzerinde çalışan bir psikolog. Maymunları bilinçli bir şekilde uzun süre izole bıraktığı için deneyleri etik açıdan tartışmalı ve rahatsız edici olsa da, özellikle deneylerin yapıldığı seneleri düşününce, çalışmalarının birçok konuya ışık tuttuğu yadsınamaz.

Harlow yaptığı deneylerin bir tanesinde yavru maymunların ihtiyaçlarını anlamaya çalışır ve onlara kendi tasarladığı iki çeşit temsili maket sunar. Bu maketler maymuna pek benzemezler bile, bir tanesi çıplak telden oluşur, diğeri ise bezle kaplıdır (maketler yukarıdaki fotoğraflarda görülebilir). Harlow deneye bir de içinde besin bulunan biberon ekler ve iki koşul oluşturur: Birinci koşulda biberonu telden maketin, ikinci koşulda bezden maketin üstüne koyar ve yavruların bu iki temsilden hangisini tercih edeceklerini, hangisine daha çok bağlanacaklarını görmek ister.

Deneyde gözlemlenen şu olur: Her iki koşulda da yavrular bezle kaplı maketi tercih ederler, ne zaman ki karınları acıkır, (fotoğraflarda da görülebildiği gibi) biberonun telden makette olduğu durumda karınlarını doyurmak için ondan faydalanırlar ama sonra hemen bezden makete geri dönerler.

Bu gözlemler bize yavruların karınları tok olduğu sürece sıcaklık ve yumuşaklık arayışında olduğunu gösterir. Bunları insanlara da genelleyebiliriz. Besin hayatta kalmak için gerekli olduğundan fiziksel ihtiyaçların giderilmesi önceliklidir ve bakım veren bunu da sağlamak durumundadır ancak kurulan sıcak ilişkinin yeri çok ayrıdır. Dokunulmakla, sarıp sarmalanmakla, kapsanmakla birlikte gelen sıcaklık, hissedilen sevgi, yumuşaklık ve konfor da bebeğin asıl besinlerindendir, çocuğu duygusal olarak besler ve tüm bunlar bakım verenle kurulan bağda, ilişkide çok önemli bir yer tutar.
Tabii anne-bebek arasındaki besleme-beslenme seanslarının duygusal bir bağlamı olmadığını söyleyemeyiz. Aksine bu konu başlı başına çok derinlikli bir konu.

Deney fotoğrafları sırasıyla:
https://www.researchgate.net/
https://www.sciencephoto.com/

Fotoğraf, Jean Philippe Delberghe, Unsplash.