Category: insan doğası

insan doğası2

İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlık. Yani bir kişiyi anlamak, onun biyolojisini, psikolojisini ve hangi dönemde, hangi sosyal ortamda yaşadığını kavramakla mümkün. Başlıklar ayrı olsa da tüm bu süreçler hep iç içedir ve birbirini etkilerler: Biyoloji ve sosyal şartlar psikolojiyi, psikoloji ve biyoloji sosyal şartları, sosyal şartlar ve psikoloji biyolojiyi etkiler. Hormonlar, beden, duygu durumu, zihin, sosyal kapasite iç içedir hep ve dinamiktir; en hızlı ve en çok bebeklikle çocuklukta şekil alırlar ama gelişim ve değişim kapıları hep açıktır.

Dolayısıyla, birinin kendi hayat yolculuğunda hangi noktada olduğunu anlamaya çalışırken, bu süreçlerin paralelde nasıl ilerlemiş olduğunu ve birbirini nasıl etkilediğini düşünmek gerekir.

Bunların arasından, psikolojinin nasıl etkilendiğini kısaca ele alalım.
Mesela vücut/yüz yapısı en temelde genetiktir ama psikolojik etkileri vardır: Kişinin bunda yapabildiği çok bir şey olmasa da normun dışında kısa ya da uzun boylu olması hayatını etkileyebilir mesela. Ya da ailede jenerasyondan jenerasyona geçen kemerli koca bir burun okul çağında bir kabusa neden olabilir.
Bazı fizyolojik durumlar da bir dezavantaja dönüşebilir ve baş edilmesi gereken psikolojik bir yüke neden olabilir: Tamamen fizyolojik nedenlerle akranlarından çok daha tüylü olan, esmer bir genç kız bu sebeple çeşitli psikolojik zorluklar yaşayabilir örneğin.
Bebeğin ruhsallığı seçemediği ve içine doğduğu çevresinden, sosyoekonomik sınıftan, sosyokültürel ortamdan etkilenir.

Her türlü senaryoda kişi başına gelenlerle baş etmek için çeşitli mekanizmalar kullanır, bu mekanizmalardan bazıları da çok pekişerek karakter yapılanmasında öne çıkar.

Aynı zamanda, bu eksenlerdeki gelişime bağlı olarak, herkesin belli bir kapasitesi olur: Herkes potaya smaç basamaz, herkes her duyguyu hissedemez ya da bir duyguyu aynı şekilde taşıyamaz. Birini/kendini anlamaya çalışmak bu sınırları araştırmayı ve anlamayı da kapsar.

İnsan karmaşıktır, ama anlaşılabilir, ama anlaması zaman ister, sabır ister, detaylı araştırma ister, ciddi gözlem ister.

Fotoğraf, Spark Adobe.

insan doğası1

Bunlar hayatın her anında önemli birer konuyken belki de ebeveynlikte çok daha fazla önem taşırlar, çünkü yepyeni bir döneme girilmiştir, zihin süreçleri çok hareketlenmiştir, çok fazla şey sorgulanmaktadır.

Duygular, düşünceler, hisler bir andan diğer ana değişebilirler, bu insan olmanın doğasında vardır. Üstelik, birbirine zıt iki duygu, iki düşünce aynı anda var olabilir. Mesela bir kişi bebeğini aynı anda hem çok sevebilir hem de ona çok sinirlenebilir veya kişi eşini gün içinde çok özlemiş olabilir ama yanına geldiğinde o an orada olmasını istemeyebilir (aynı şey her iki eş için de geçerlidir) veya bir anne kendisine çok yardımı dokunacağını bildiği için annesinin/kayınvalidesinin onlara gelmesini isteyebilirken bir yandan da ara ara sinirlerine de dokunacağını bildiği için bunu istemeyebilir (aynı durum anne/kayınvalide için de geçerlidir).
Bu örnekler çok çeşitlendirilebilir, bunların normal olduğunu bilmek önemlidir.
Önemli not: Bir şeyin her iki yönünü bir arada tutabilme becerisi ruhsallığın gelişimsel bir aşamasıdır. Bunun yetişkinlikte nasıl yaşandığı, zıtlıkların nasıl tolere edildiği/edilmediği geçmişte bu aşamadan nasıl geçildiği ile çok ilişkilidir. Bu konuya daha sonra geri döneceğim.

Görünürde olan ile onun arkasında yatan nedenler arasındaki ilişki ise her zaman kolay açıklanabilir bir ilişki olmayabilir. Dolayısıyla sadece görünen üzerinden oluşturulan fikirler ancak birer varsayım olabilirler. Annelik-babalık serüveni için de bu böyledir, anne-baba yeterince dinlenmeden dışarıdan yapılan yorumlar ancak birer varsayımdır, gerçeği yansıtmayabilirler. Eğer gerçek araştırılacaksa anne ve babaya eleştirilmeyecekleri güvenli bir alan sağlanarak dinlenmeleri elzemdir.

Fotoğraf Jason Leung, Unsplash.